İLETİŞİM FAKÜLTESİ
Yeni Medya ve İletişim
“İzmir ve ülkeyle bütünleşmeliyiz”
İEÜ Mütevelli Heyet Başkanı Ekrem Demirtaş, 10. yılı gelinen noktayı değerlendirmek için bir fırsat olarak görüyor.
Üniversitemizin Mütevelli Heyet Başkanı olarak 10. yıla gelmek nasıl bir duygu?
10. yıla gelmenin ötesinde üniversitemizin öğrencilerinin çıkaracağı bir gazeteye ve öğ-rencilerimize böyle bir ropörtajı vermek de çok duygulandırıcı, etkileyici. Sizin bu çalışmaları-nızın başarılı olması için elimden gelen desteği vereceğim. Ünivers’i, umarım çok daha iyi noktaya taşırsınız. Biz bu üniversiteyi kurduğumuzda çok ince ve uzun bir yola çıktığımı-zın fakındaydık. Çünkü dünya üniversitelerine baktığımız zaman üç yüz, beş yüz yıllık üniversiteler var. Biz 2001’de bu işe çok küçük bir adımla başladık. Ancak bir çin atasözü va r; büy ük yolculuk la r küçük adımlarla başlar. Bu büyük bir yolculuk. Bu büyük yolculuğun sonunda ve ara duraklarında yaptığın işi sorgulamak ve sonrasıyla ilgili rotayı çizmek gerekir. 10. yıl çok önemli bir durak noktası. 10. yılda bir durup nereye geldik, nereye gitmeliyizi sorgulamalıyız. Bu açıdan bu yılı ben çok önemsiyorum. Bu yıl eğitim döneminin tamamlanmasıyla birlikte üniversitenin kendi içinde öğrencilerinin de, İzmirlilerin de katıldığı bir çalışmayla İzmir Ekonomi Üniversitesi nereye geldi, nereye gitmeli çalışmasını yapmalıyız. Bir durup durum değerlendirmesi yapmak için uygun bir zaman.
Bildiğimiz gibi İzmir’de ilk vakıf üniversiteyiz. Üniversiteyi kurmak isterken maddi ve manevi tereddütleriniz oldu mu?
Bu röportajı yaptığımız binanın yerinde eski bir bina vardı. Üç katlı bir bina. Ben buraya 1980 yılında meclis üyesi olarak geldiğimde, İzmir Ticaret Odası’nın eğitime yönelik faaliyetlerinin olmadığını gördüm. İzmir Ticaret Odası’nın sosyal faaliyetler, sosyal yardımlar, sağlık yardımları konusunu yapamadığını gördüm. Onun için çok genç, daha saçlarında beyazı olmayan bir meclis üyesi olarak dedim ki; Ticaret Odası bir kamu kurumu. Yasayla yönetiliyor, sı-nırlamalar var onun için bunun dışında eğitim, sağlık, sosyal hizmetleri yapmak üzere bir vakıf kurulması gerekir. Bunu dile getirdiğimde 1984 yılıydı. O zamanki büyüklerimiz böyle bir vakıf Ticaret Odası kuramaz dediler. Ben de neden kurulmasın dedim. Yaklaşık dört yıl Komisyon kurdular ve komisyonlarda vakfın kurulup kurulmamasını tartıştılar. Sonunda kurulabileceği ortaya çıktı. Ben de o zaman 1987 yılında, yönetim kuruluna girdim ve Başkan Vekili seçildim. O zaman vakfı kuramamıştık. Engellediler. 1988 yılında İzmir Ticaret Odası Eğitim ve Sağlık Vakfı’nı kurduk. Vakfı kurdu-ğum zaman, o dönemin başkanı İzmir Ticaret Odası’nda bize bir sandalye, bir masa bile vermedi. Yokluk içerisinde bir yer tuttuk. Oraya arkadaşlarımızın yardımıyla masa, sandalyeler aldık ve ilk eğitim çalışmalarına vakıf olarak başladık. Orada on binlerce kişi eğittik. Yönetici sekreterliği, turizm, muhasebe yardımcılığı gibi pek çok eğitim programlarını İzmir Ticaret Odası Vakfı’yla gerçekleştirdik. Bunlar tabii güzel şeyler. Kalıcı bir eser yapabilmek için bir üniversite hayali vardı. Üniversite hayalinin gerçek olması içinde hayalin yapılabilir olması gerekir. Bunu da İzmir İktisat Kongresi’nde görüyoruz. İzmir İktisat Kongresi’nde o dönemin oda başkanları ve kongreye katılan tüccar heyeti karar aldı. Büyükşehirlerde Ticaret Odaları yüksek öğretim kurumları kurmalıdır diye. O bir vasiyet bize. O vasiyet ile biz üniversiteyi şekillendirmeye başladık. Üniversiteyi kurmak kolay de-ğildi. Parasal imkanı sağlamak çok kolay değil. Fizibilitelerini de yaptık. Nihayet 2001 yılına geldiğimizde artık bu iş olgunlaşmaya başlamıştı. O dönemin başbakanı rahmetli Bülent Evecit’in desteğiyle biz bu kanunu çıkarttık. O zamanlar meclis üyelerine bir kanun maddesi koydurupda, onu çıkartmak çok zor bir işti. Sıra var, sürekli araya başka kanunlar girer ve çıkamaz. Rahmetli Ecevit bizi en sondan en başa aldırdı. Meclise ilk ve son defa gittim. Mecliste komisyon üyerlerinin oturduğu koltuğa oturdum ve sekiz maddeli kanunun çıkması için çaba gösterdim. Muhalefet engellemeye başladı. O gün akşama kadar sekiz maddelik kanunun hepsi konuşularak üniversitenin kuruluş kanunu çıktı. Böyle bir hikaye.
Üniversitemiz 10 yıllık vakıf üniversitesi olarak büyük başarılar elde etti. Bu büyük başarıları neye bağlıyorsunuz?
Biz bu üniversiteyi kurarken belli hayaller kurduk. Burada okuyan öğrencilerimiz, işe hazır biçimde mezun olacaklar. İş için eğitilecekler ve mezun olduğunda tekrar öğrenmeyecek, mezun olduğu bölümle ilgili bilgi birikimi olacak. Hoca odaklı değil ya da Mütevelli Heyet odaklı değil, öğrenci odaklı olacak. Öğrencinin istekleri, beklentileri bizim programımızı belirleyecek. Çağın gereği dijital bir üniversite. Mesela, çok kitabı olan bir üniversite kütüphanesi yapmadık. Bilgi ve elektronik ortamlara erişen bir kütüphane dizayn ettik. Ça ğ ın gerektirdiğ i bir sistem üzerine yoğunlaştık. Tabii ki bir şeyi yeniden keşfetmemek gerekiyor. Eğitim bizim bildiğimiz iş değil, onun için dünyada en iyi nerede yapılıyor, nasıl bir sistemle eğitim yapılı-yor, bunun araştırmasını yaptık. Çağdaş bir eğitim konusunda Thatcher Hükümeti’nin eğitim danışmanı, dünyadaki en iyi kişilerden birisiyle danışmanlık sözleşmesi yaptık. Ondan danış-manlık hizmetleri aldık. Buna göre bir eğitim sistemi oluşturduk. Diğeri ise, parasal kaynak. Para olmadan dünyada bir şeye erişmek mümkün değil. Kaliteli eğitim yapacağım dersiniz ama parasal kaynağınız yoksa yapamazsınız. Onun için bu üniversiteyi kurma aşamasında İzmir Ticaret Odası’ndan 3 milyon 250 bin dolar para aktarıldı. Üniversitenin sermayesi buydu.
Bunu biz söylediğimizde herkes hayret ediyor. Bu üniversitenin şu an yıllık bütçesi 50 milyon dolar. Her yıl 50 milyon dolar gibi bir para buraya giriyor. Bu para nereye harcanıyor. Kimse bunun bir kuruşuna elini sürmüyor. Mütevelli Heyet Başkan dahil tüm üyeleri bir lira almıyor. İçtiğimiz çayın, kahvenin parasını kendimiz öderiz. Bu paranın tamamı, son kuruşuna kadar öğrencilerin daha iyi yetişmesi için eğitime harcanır. Hocaların en iyisine erişmek için devlet üniversitelerinin verdiği üç katı ücretle hoca alırız. Tabii fiziki şartlar çok önemli. Sınıfınız, sandalyeniz, projeksiyon cihazınız, ne gerekiyorsa o alınır. Biz o ilk yıllarımızda bile, sizin oturdu-ğunuz sandalyeyi altını süngerli ve bez kaplı bir sandalye olarak seçtik. Çünkü sekiz saat üzerinde oturacaksınız, yumu-şak olması gerekir. Esneyebilen sandalye aldık. Esneyebilmeniz, rahatlayabilmeniz için. Amfilerin seçiminde, hiçbiri içimize sinmedi. Bu yüzden İtalya’dan getirttik. Öğrencinin daha çok rahat etmesi, sevmesi ve çalış-ması için elimizden geleni yapı-yoruz. Her türlü kaynak öğrenci için harcanır. Doğru hocaları ve kadroyu seçtiğiniz zaman başarıyı yakalayabilirsiniz.
İzmir Ekonomi Üniversitesi’ni 10 yıl sonra nerede görüyorsunuz?
2010 yılında okulun başlama töreninde hedefimiz dünya üniversitesi olmaktı. Şu an belli bir noktadayız. Dünya da yapılan eğitimin en amaca dönük, en kalitelisi burada yapılacak ve buradan mezun olan öğrenci dünyada çalışmaya yönelik eğitim almış olacak. Dünyanın her ülkesine tam burs veriyoruz. Amacımız Dünyanın her ülkesinden 200 öğrenci olması. Olursa burası büyük vizyonu olan bir üniversite olacak. Bunu kendimize hedef koyduk. Eğitimi kalitelendirmek sadece eğitim kadrosuyla olmuyor, aynı zamanda başarılı öğrencileri çekmeniz gerekiyor. Bu yıldan itibaren yüzde elli ve tam bursların sayısı artacak. Puanı yüksek daha başarılı öğrenciler buraya gelecek ve daha başarılı bir üniversite olacağız.
Üniversitenin yeni bir yerde kampüs kurulması düşüncesi ve faaliyetleri olacak mı?
Bizim koyduğumuz sınır 6000- 6500 maksimum 7000 öğrencidir. Bu kampüsün, yabancı diller okulu inşaatını gerçekleştirdikten sonra mevcut ana blok otel binasını da kademeli bir biçimde dönüştü-receğiz. Oradaki fiziksel altyapı işlerimiz tamamlanmış olacak. Kampüsümüzün eksikliği; öğrenci aktiviteleri, sportif aktiviteler. Bunlar için yerlerimiz yok. Dolayısıyla, burada arsayı büyütebilme olanağımız olmadığı için bunu başka bir yerde yapmak zorundayız. Güzelbahçe’de almış olduğumuz 185 bin metrekarelik alanının bu yıl ağaçlandırmasını yapacağız. Birlikte yürüme yollarını yapacağız. Tenis kortları, basket sahaları, futbol oynanacak yer, birlikte oturup sohbet edebileceğiniz bir alan yaratacağız. Buranın imarı şu an olmadığı için yapılaşma olmayacak ama o bölgede mutlu bir biçimde eksik olan sosyal ve sportif yönlerimizi tamamlayacağız.
İzmir Ekonomi Üniversitesi’nin İzmir için rolü, fonksiyonu nedir?
Şu anda İzmir’e çok bir şey kattığını söyleyemem. Çünkü İzmir’le bütünleşen bir çalışma vizyonuna sahip değiliz. Daha çok eğitime odaklıyız. Üniversite olarak kampüs alanlarının dışına taşmak zorundayız ve bu benim üniversitemizin eleştirdiğim bir yönüdür. Öğrencilerimizin, hocalarımızın daha çok İzmir ve ülkeyle bütünleşmesi gerekmektedir. İşte onun da dengesini kurmak gerekir. Hocalar da diyorlar ki; burası bir bilim kurumu. Tamam bilim kurumu da, bilimi bu duvarlar arasında yaptığımız zaman yaşadığımız şehre de ışık tutalım. Biz İzmir’e ışık tutan bir üniversite olmalıyız. Bu konuda biraz eksikliğimiz var.
Öğrencilerinize, idari personelinize, öğretim üyelerinize ve tüm çalışanlarınıza 10. yıl mesajınız nedir?
Biz bu üniversiteyi bu ülkenin gençleri için kurduk. Buradaki amaç, daha iyi bir eğitim. Hep birlikte daha iyi bir eğitim ve öğretim için çalışmalıyız. Bunun için de özverili olmalıyız. Öğrencilerimizden beklentim de; tabii ki gençliğinizi yaşayın ama üniversitede hayata başlamak için, hayata girmek için önemli bir aşama geçiriyorsunuz. Orada alacağınız bilgiler sizin hayat boyu kazancınızı, başarınızı etkileyecektir. Hayata başarılı bir biçimde girmek için bu üniversitenin imkanlarını iyi değerlendirin.
HABER |TÜM HABERLER
İzmir Ekonomi’de ‘Medya’ Zirvesi
Uluslararası Basın Enstitüsü (IPI), İzmir Ekonomi Üniversitesi’nin (İEÜ) ev sahipliğinde ‘Medyanın Ekonomisi ve Finansal Sürdürülebilirliği’ konulu sempozyum düzenledi.
Medyanın Ekonomisi ve Finansal Sürdürülebilirliği Sempozyumuna ev sahipliği yaptık
IPI Türkiye Ulusal Komitesi’nin düzenlediği “Medyanın Ekonomisi ve Finansal Sürdürülebilirliği” başlıklı sempozyum, 11 Kasım 2022’de İzmir Ekonomi Üniversitesi ev sahipliğinde gerçekleştirildi.
Tarihi filmi günümüze kazandıracak
İzmir Ekonomi Üniversitesi (İEÜ) Yeni Medya ve İletişim Bölümü Öğretim Görevlisi Dr. Alper Gedik, dünyaca ünlü İtalyan film yönetmeni Pier Paolo Pasolini
Laura Aymerich-Franch bölümümüzü ziyaret etti
Pompeu Fabra Üniversitesi’nde kıdemli araştırmacı olarak görev yapan Laura Aymerich-Franch, 9-13 Mayıs tarihleri arasında bölümümüzde konuk araştırmacı olarak bulundu.
İlk ve tek akredite Yeni Medya ve İletişim programıyız
Yeni Medya ve İletişim bölümü, İLAD İletişim Araştırmaları Derneği İletişim Eğitimi Değerlendirme Akreditasyon Kurulu’na, Akreditasyon Belgesi alabilmek için 2021 yılı Mart ayında
Christensen ve Gürsoy’dan sosyal medya, temsil ve hakikat üzerine: Yeni Medya ve İletişim Seminerleri
Medya Temsilinde ve Kamusal Tartışmada Hakikat Politikası başlıklı seminerde Stockholm Üniversitesi’nden Prof. Dr. Christian Christensen ve bölümümüz Dr. Öğr. Üyesi Özgür Gürsoy
İLEDAK Başvurumuzu Gerçekleştirdik
Günümüz rekabetçi ortamında akademik kurumların eğitim kalitelerini belgelendirmek üzere aldıkları akreditasyonlar, her geçen gün daha büyük önem kazanmakta. İletişim Araştırmaları Derneği (İLAD)
Yeni Bölüme, Yeni Mekan: Dojo
Yeni Medya ve İletişim Bölümü bünyesinde öğrenciler ve hocaların birlikte öğrenebilecekleri ve üretebilecekleri, ders dışı kollektif bir mekan olarak hayata geçirilen Dojo’nun